Çağdaş Sözlük

جذع

Osmanlıca - Rumca - جذع maddesi. Cilt: 1 Sayfa: 612 - Sira: 22

TÜRKÇE´DEN RUMCA´YA KAMUS-İ OSMANÎ, Yanko Hloros, 1899,, جذع yunanca ne demek. Osmanlıca - Rumca Sözlük, Türkçe - Yunanca Sözlük, جذع kelimesinin yunanca anlamı karşılığı nedir? Yunancada ne anlama gelir. Yunanlılar nasıl der.

Οθωμανικό-Ρωμαίικο Λεξικό , Τουρκοελληνικό Λεξικό, Τι σημαίνει جذع ; Ποια είναι η σημασία της λέξης جذع ; Σε ποια έννοια χρησιμοποιείται το جذع ; Τι εκφράζει ο όρος جذع ; Ποια είναι η λεξική σημασία του جذع ; Τι είναι το جذع ; Τι σημαίνει το جذع ; Ποια είναι η επέκταση του جذع ; Μπορείτε να εξηγήσετε τη σημασία του جذع ; Τι αντιπροσωπεύει το جذع ; Λεξικό της Παλιάς Κωνσταντινούπολης Ρωμαίικης

جذع güncel sözlüklerde anlamı:

cez’ ::: (a. i.) : ağaç kökü.

cez ::: (f. i.) : ada. (bkz. : cezîre).

ceza ::: (a. i.) : 1) ceza, karşılık [iyi eyâ kötü], azap.

cezâ-yi amel ::: işlenen bir şeyin görülen fenalığı.

cezâ-yi nakdî ::: para cezası.

cezâ-yi seza ::: lâyık olan ceza.

cezâ-yi Sinimmâr ::: Sinimmâr'ın gördüğü ceza [daha güzelini yapmasın diye, yaptığı binanın üzerinden atılarak öldürül- müştür]. 2) gr. şart cümlesinde bulunan ikinci kısım : ["haber verirseniz ben de gelirim" cümlesindeki : "haber verirseniz = şart, ben de gelirim = cezadır"].

"); ciz' ::: (a. i.) : hurma ağacının köü.

cizâl ::: (a. i.) : hurmka toplama.

cizâret ::: (a. i.) : deve kasaplığı.

cizfe ::: (a. i.) : küçük sürü.

cizm ::: (a. i.) : tayın, porsiyon.

cizmîr ::: (a. i.) : ağaç kütüğü.

cizn ::: (a. i.) : 1) ağaç kütüğü. 2) kök.

cizye ::: (a. i.) : [evvelce] müslüman olmıyan teb'adan alınan vergi.

cizye-i gebrân ::: Hıristiyanlardan alınan cizye, vergi.

cizye-dâr ::: (a. f. b. s.) : haraççı, cizye denilen vergiyi alan tahsildar.

cizye-güzâr ::: (a. f. b. s.) : müslüman olmıyan, fakat İslâm devleti tâbiiyetinde bulunarak cizye, vergi ödeyen delikanlı.

"); cû ::: (f. i.) : arama, araştırma. Cüst ü cû : arayıp sorma, araştırma.

::: (f. i.) : akar su, ırmak, çay. (bkz. : cûy).

::: (f. s.) : "ariyan, araştıran, arayıcı" mânâlarına gelen sıfatlar meydana getirir. Fur-sat-cû : fırsat ariyan. Çâre-cû : çâre ariyan, gibi.

::: (a. i.) : açlık, aç kalma. Def'-i cû : açlığı giderme.

cû-i kelbî ::: (köpek açlığı) : hek. tutulanın, bir türlü doymak bilmediği bir hastalık.

cû'an ::: (a. zf. cû'dan.) : aç olarak.

"); cu'bûb ::: (a. i.) : işe yaramıy adam

cu bûs ::: (a. s.) : aptal.

"); cûce ::: (f. i.) : civciv.

"); cûd ::: (a. i.) : cömertlik, elaçıklığı.

cûd-i kerem, cûd-i sehâ ::: cömertlik.

Cûdî ::: (a. i.) : 1) Siirt iline bağlı Şırnak ilçesinin 6 kilometre güney doğusunda bulunan büyük bir dağın adı. [Nuh'un gemisinin bu dağın üzerine oturduğu Kur'an'da yazılıdır.]. 2) erkek adı.

"); cûg ::: (f. i.) : öküz boyunduruğu, (bkz. : çûg).

cuğd ::: (a. i.) : baykuş.

"); cu'l ::: (a. i.) : 1) ücret, karşılık. 2) ayak kirası,

cu'l-ale-l-cihâd ::: gazada bulunmak üzere alınıp verilen ücret.

cûl ::: (f. i.) : 1) çulha. 2) örümcek. cûleh fakirlerin giydikleri çul veya kaba dokunmuş kumaş.

cûlehî ::: (f. s.) : abalı, kebeli, kalender [kimse].